Mersin’in Tarsus İlçesinde, Camii Nur Mahallesi’nde Hz. Şit, Lokman hekim ve Halife Me’mun’un kabirlerinin de bulunduğu Tarsus Ulu Cami, “Cami-i Nur” adıyla da anılmaktadır. Caminin 2007 yılında başlayan restorasyonu 2008 yılında tamamlanmıştır.

Caminin kuzeybatısında yapı bütününden ayrı bağımsız yükselen minare, kitabesine göre, H.764/M.1362-1363 yılında Memlûk Sultanı adına Şembeki Aksungur tarafından yaptırılır. Taçkapı ve minber üzerindeki kitabelere göre cami, H.987/M.1579 tarihinde Ramazanoğullarından Piri Paşa’nın oğlu İbrahim Bey tarafından inşa ettirilmiştir.  Kaynaklarda yapının bir kilisenin yerine inşa edildiği de belirtilmektedir. Harimin (namaz kılmaya tahsis edilen mekan) güney duvarının alt kesiminde bazı duvar kalıntıları vardır ve harimdeki sütun başlıklarından bazıları devşirmedir. Bu veriler, caminin bir kilisenin üzerine inşa edilmiş olduğunu düşündürür. Güneydoğusunda, camiden sonra inşa edildiği anlaşılan yapıya bitişik bir türbe, batısında yan yana sıralanmış dükkânlar vardır. Bu dükkânlar yapının kuzeybatısındaki Kırkkaşık Bedesteni ile birleşmektedir.


Camii; düzgün kesme taşlarla inşa edilmiş olan dikdörtgen planlı cami, mihraba paralel üç sahanlı bir harim ve kuzeyindeki üç yönden revaklarla çevrili bir avludan meydana gelmektedir. Harim ve türbe, dıştan üstü kiremitlerle kaplı kırma çatıyla örtülüdür. Avlu revak kubbeleri de kiremitlerle kaplanmıştır. Avlunun kuzeydoğu köşesinde 1895 yılında Ziya Bey tarafından yaptırılan bir saat kulesi, kuzeybatı köşesinde ise kare planlı bir mekân vardır. Avlunun ortasındaki şadırvan, 1905 - 1906 yılında eklenmiştir. Avlu duvarları dıştan, dikdörtgen kesitli payandalarla desteklenmiştir. Kuzey cephenin ortasında dışa taşıntılı olarak yerleştirilmiş olan avlu taç kapısı, kuruluşu ve iki renkli mermer süslemesi ile dikkat çekicidir. Avlu girişi içten de dilimli bir kemerle vurgulanmıştır. Aynı zamanda giriş, ortadaki revak kemeri ve kubbesi yüksek tutularak belirgin hale getirilmiştir.


Avludan harime giriş, beş geniş sivri kemerli açıklıkla sağlanmaktadır. Birbirine sivri kemerlerle bağlanmış, paye ve sütun dönüşümüyle yerleştirilmiş iki sıra destek dizisi ile harimde, mihraba paralel üç sahın oluşturulmuştur. Üstü düz ahşap bir tavanla örtülüdür. Orta sahına denk gelen kesimde, doğu duvarı üzerindeki bir açıklıkla bitişikteki türbeye harimden geçiş sağlanmıştır.


Mihrap, minber ve hünkâr mahfili mermerden yapılmıştır. Özellikle minber ve hünkâr mahfili yoğun bir şekilde bitkisel ve geometrik motiflerle süslenmiştir. Mihrap, minber ve hünkâr mahfili form ve süsleme özellikleri açısından Klasik Osmanlı dönemi süsleme özellikleri göstermektedir. Aynı zamanda yapıda iki renkli taş kullanımı ve avluda yerde bulunan Zengi düğümlü pano ile Memlûk ve Zengi süsleme özellikleri de görülmektedir.

Ulu Camii; mimarisi, zengin renkli mermer süslemeleri, Klasik Osmanlı süsleme özelliklerinin güzel birer örneği olan mermerden mihrap, minber ve hünkâr mahfili ile Türk - İslam Sanatının önemli camilerinden biridir. Aynı zamanda bitişiğinde yer alan türbenin Halife Memun’un mezarını barındırması, Hz. Şit ve Lokman hekimin makamlarının bulunmasının yanı sıra Kadri tarikatı şeyhlerinden Şeyh Muhammed  Hasan’ın kabrinin bulunması yapının ününü artırmakta ve dinî ziyaret yeri olarak ayrı bir önem kazandırmaktadır. Bugün etrafındaki türbe ve imaret, kuzeydoğusunda ise sonradan 1895 yılında eklenen saat kulesi ile büyük bir külliye görünümündedir.

Alıntı